Oops! It appears that you have disabled your Javascript. In order for you to see this page as it is meant to appear, we ask that you please re-enable your Javascript!
Genel 

HAYAT ZORDUR Kök İnancını SİLMEK MÜMKÜN!




İLERLEMENİ ENGELLEYEN BİR DİL Mİ KULLANIYORSUN?

İstekleri hayata geçirmenin ilk adımı kuşkusuz onları açık bir dille ifade etmek. Peki ifade ederken kullandığımız dilin farkında mıyız? Eğer kullandığımız lisan zorluklar, sıkıntılar ve mücadeleyi açığa çıkarıyorsa bu çekim yasasını gerçekleştirmeye uygun bir ifade değildir. Örneğin “ama” bağlacı bu tarz bir enerji taşır.  Eğer “ama” bağlacını hedeflerimiz ve hayallerimizi ifade ederken çok kullanıyorsak isteklerimize hep bir koşul koymuş oluruz. Para kazanmak istiyorum ama… Okulumu bitirmek istiyorum ama… Mesleğimde ilerlemek istiyorum ama… Ama … ama … ama. Ama’nın peşisıra gelebilecek bahanelerin sayısı sonsuzdur.

Koşulluluk lisanı olarak adlandırabileceğimiz daha pek çok kelime ve ifade vardır. Eğer kendi konuştuklarımızı dışarıdan dinleyen bir insan gibi farkına vararak dinlersek hangi ifadelerin enerjimizi yükselttiğini veya düşürdüğünü fark edebiliriz.

Koşulluluk lisanını kullanmanın kendisi çekim yasasının işleyişini bozan güçlü bir unsurdur. Bazen kullandığımız ifade biçimlerine o kadar alışırız ki onun bir engel teşkil edeceğini düşünmeyiz bile. Halbuki sözler çok güçlüdür ve çekim yasasının çalışma prensibini henüz yeni yeni öğrenen bizler için böyle bir olumsuz etkinin gücümüzü bozmasına izin veremeyiz.



Bazı kök inançlar koşulluluk lisanının oluşmasına katkıda bulunur. Örneğin: “Başarılı olmak için büyük zorluklardan geçmek gerekir.” veya “Zorluklar insanı güçlendirir” gibi sözlere inanırız. Bunların bizi ikna etmesinin ardında öncelikle bu sözlerin bir yere kadar doğru olması yatmaktadır. Evet, tabii ki hayatın zorluklarını aşmak kişiyi geliştirir. Peki ama zorluklar bize gelişme imkanını sağladığı için hayatın tamamına yayılmalı mıdır? Başarılı olmak için tam olarak ne kadar zorlanmak gerekir? Bizim için bunun sınırı nedir?

ZORLUK SIKINTI ÇEKMEK ANLAMINA MI GELİR?

Eğer kök inançlarımızı sürekli güncellemezsek artık onlar geçerliliğini kaybettiğinde dahi bizi etkilemeye devam ederler. Şüphesiz, bilinçli olarak bir ömrü sıkıntılarla geçirmeyi kimse istemez. Burada anahtar nokta bundan bilinçaltının da haberinin olmasıdır. Aksi takdirde zorlukları hayatın en değerli unsuru olarak gören kişi artık dinlenmesi ve rahatlaması gerektiği zamanda bile bilinçaltısal olarak bir mücadele, zorluk hatta kriz aranıyor olabilir.

Tembellik ve atalet, onları aşmak için bir çaba göstermemizi gerekli kılsa da bunun illa ki zor olması gerekmez. Kan ter içinde saatlerce koşturan çocuklar gibi mutlu bir çaba, sürdürülebilir başarının anahtarıdır. Gösterdiği çabaya rağmen çocuklar bunu bir zorluk olarak algılamazlar.

Bir durumu zor olarak algılamak zihinsel bir tercihtir. Hayatın zor olduğuna inancımız aslında öğrenilmiş bir davranıştır. Eğer zorluğu ve mücadele içeren zihin yapısını sürdürmeyi seçerseniz gelecekteki başarılarınızın önüne set çekmiş olursunuz. “Hayat zordur” inancı o kadar güçlü olabilir ki alttan alta kişinin tüm hayatına ve yaptığı işlere yansıyan bir refleks, bir davranış alışkanlığı oluşturur.



BİLİNÇALTI ALIŞKANLIKLARLA ÇALIŞIR

Alışkanlık oluşturmak herhangi bir konuda ustalaşmak için son derece gerekli bir süreçtir. Basitçe ayakkabı bağlamaktan araç kullanmaya kadar hemen her şeyi alışkanlıklarımız sayesinde yaparız. Arkamızdan gelen kişiye kapıyı tutmak, bize hizmet eden kişilere teşekkür etmek birer alışkanlıktır.

Alışkanlıklar iç dünyamızda da bolca bulunmaktadır. Bunlardan bazıları olumlu iken bazıları ise olumsuzdur. Olumlu düşünmek, her şey çok güzel olacak diyebilmek, hatta kendini motive etmeyi öğrenmek, öğrenilmiş bir alışkanlıktır. Aynı biçimde “Hayat zordur” diye düşünmek de bir alışkanlıktır.

Alışkanlıklarımız bizi biz yapar. Onlar nasıl bir hayat yaşayacağımızı belirler. Alışkanlıklarımız biraraya geldiğinde kendimiz dediğimiz benlik imgemiz oluşur. Bu imgeyi faydalı, faydasız bir sürü alışkanlıkla doldururuz. Bu nedenle hayatımızı daha verimli, daha zengin, daha mutluluk dolu yaşamak için hangi alışkanlıkların sürmesi ve hangilerinin gitmesi gerektiğine dair net kararlar almamız gerekir.



Eski alışkanlıkların değişmesi zaman ve kararlılık gerektirir. Çünkü alışkanlıklar belirli davranış biçimleri oluşturur. Bu davranış biçimleri tekrar edildiğinde beyinde ona uygun nöral yollar oluşur. Düzenli tekrarlarla bu nöral yollar güçlenir ve söz konusu davranışın daha çok yapılmasına neden olur. Alışkanlık, kendi tekrarlarından beslenen bir döngüdür.

Yeni bir gerçekliğe geçiş yapmak için bizi olumsuz bir döngüde tutan kök inancı değiştirmeye niyet etmeliyiz. İç dünyamız dışarıda gördüğümüz dünyadan çok daha gerçektir. Hangi duyguların bizi nasıl etkilediğinin farkında olarak ve bunları değiştirmeye çalışarak önce kişisel dünyamızı, ardından onun bir yansıması olan dış dünyayı daha iyi bir yer haline getirebiliriz.

Dönüşüm için belki de en iyi başlangıç noktası pek çok kişinin içine yerleşmiş olan “Hayat zordur” kök inancı üzerinde çalışmaktır.



“HAYAT ZORDUR” KÖK İNANCINI SORGULAYIN

Herhangi bir konuda zorlandığınızı hissettiğiniz anlarda bu duygudan bir adım geri çekilmeyi hatırlayın. Ardından kendinize sorun. “Adına zorluk dediğim durum tam olarak nedir?” Zorluk istisnasız hemen her zaman şu anlama gelir. Şu an ortada bulunan problemi çözecek yeterli güç, bilgi, donanım veya vizyona henüz sahip olmama durumu. Problemi şu an çözemeyebilirsiniz ama anlık çözümsüzlük “güçlük” değildir. Çözümsüzlük hayatın sizi ezdiği anlamına gelmez. Sorunu gelecekte çözecek kaynaklara sahip olamayacağınız anlamına da gelmez.

Halbuki “Hayat zordur” inancına girmişsek zihnimiz şu anki çözümsüzlüğümüzü geleceğe projekte edecektir. Hatta bu durumda abartılı duygusal tepkiler verebiliriz çünkü büyük ihtimalle gerçek olmayacak, olsa bile düşünüldüğü kadar zarar vermeyecek zihinsel bir felakete inanmışızdır. Tüm bu duygusal tepkiler içten içe inandığımız olumsuz kök inancı güçlendirmekten başka işe yaramaz. Böylece çekim yasası tersten çalışır ve olumsuz zihinsel tutum kendi kendini gerçekleştiren bir kehanete dönüşerek bize zarar verir.




5 SANİYE BOYUNCA YAPMAMAK

Bilinçaltının olumsuz bir fikri beslediğini belirli tetikleyici durumlar ortaya çıktığında anlarız. Bu tetik anları işten çıkarılmak veya ilişkinin bitmesi gibi kayda değer bir vaka sonrası olabileceği gibi sıkışık trafikte sinirlenmek gibi günlük bir senaryo içinde de olabilir. İlk adım bu anlarda her zamanki tepkimizi verirken kendinin farkında olmaktır. Böyle bir tepkinin geldiğini hissettiğinizde beş saniye boyunca durarak onun akışını kesmeyi hatırlayın.

Fark etmesek de sürekli zihnin ardında çalışan programları uygulayarak hayatımızı geçiririz. İç alemimizde sürekli bir faaliyet, eylem ve yapma durumu vardır. Beş saniyeliğine durmak bir yapmama halidir. O anda durun ve içinizden doğal olarak çıkan tepkiye beş saniye boyunca ara verin. Bu beş saniyede derin bir nefes alıp verebilirsiniz. O anda kök inancınızı tamamen iyileştirmeniz gerekmiyor. Hatta 6. saniyeden sonra hayatın ne kadar zor olduğu inancı geri gelebilir bile. Bu hiç sorun değildir. Burada amaç kötü akışı bir anlık kesintiye uğratmak ve onun programını bozmaktır. Bu beş saniye, sizin beş saniyeniz, süresiz olarak sizi ele geçirmiş programa hayır demeyi başardığınız andır. Gücünüzü geri kazanmak bu beş saniyelerle başlar.

Bir sonraki seferde onun sizi o kadar ele geçiremeyeceğini göreceksiniz. “Hayat zordur” inancı artık eskisi kadar doğru gelmemeye başlayacaktır. Zihinsel programlar bu kadar kırılgan olabilir. Tek bir dirençle, artık kabul etmemekle başlayan iç yolculuğunuz sizi en sonunda özgür bırakacaktır.



Yazan: Cem ÇİLOĞLU

Seslendiren: Didem ÇİLOĞLU

İlginizi Çekecek İçerikler

Yorum Yaz